Bilgisayarımı Temizliyorum: merak edenlere söyleyeyim; bilgisayarımda ve maillerimde biriken şeyleri şuraya koyayım da sileyim istedim. Bunlar onlar işte.

26 Haziran 2012 Salı

ANNESINI ÖLDÜREREK CEZAEVINE DÜŞMÜŞ HUKUK FAKÜLTESI ÖGRENCISI KIZIN CEZAEVINDEN GÖNDERDIGI MEKTUP....‏

on  with No comments 
In ,  

Profesör Anne, kizi tarafindan öldürüldü" haberi medya da yayinlandigi zaman, hepimiz sasirdik. Anadolu da yasanan "töre cinayeti" haberlerini okudugumuz zaman, "Cehaletle mücadele etmek sart!" cümlesini hepimiz kuruyorduk. Ancak Hukuk Fakültesinde ögrenci olan genç bir kiz, Tip Fakültesinde Profesör olan annesini öldürünce "töre cinayetleri" için buldugumuz basit ve kolay çözümleri sorgular olduk.
Annesini öldüren Basak AYDINTUŞ, yasadiklarini Adem SOLAK Bey'le paylasmis. Ţiddeti Anlamak (Cezaevi Görüsmeleri) adli kitabinda Adem SOLAK Bey, Basak AYDINTUŞ'un yazdiklarini yayinlamis. Ben yazilanlarini okurken, "Hiçbir sey sebepsiz degildir" cümlesini defalarca tekrarladim.
Medya da cinayet haberlerini okurken, "Hayirsiz evlat iste!" deyip geçistiriyoruz. Basak AYDINTUŞ'un yazdiklarini okuyunca bakalim siz ne düsüneceksiniz?
* * * * * * *
şiddet sadece egitimle ilgili bir olgu olamaz. Insanlarin nasil yetistigi, yetisirken neler yasadigi, hayata nasil baktigi, iç dünyasindaki denge ve dengesizliklerin neler oldugu önemlidir. Bir de son anda insan yasantisindaki olaylara bakmak gerekir. Ýçinizde firtinalar, korkular, acilar varsa ve onlarla bas etme gücünüzü bir an bile yitirirseniz, hayatin anlamini da yitirirsiniz ve o an gözünüz kararir. Gözünüzle birlikte ruhunuz, akliniz kararir; her sey kapkaranlik olur... Ýnsan egitim düzeyi düsükken de, yoksulken de mutlu olabilir.
Ben babaannemle dedemin yaninda büyüdüm. Anne, baba eve gece 11 den önce gelemedigi için öyle bir karar verilmis. Ben annemi anne, babami baba olarak bilemedim. Onlarin beni sevip sevemedigini hiç anlayamadim; belki de bu nedenledir, bende onlari sevdigimi hiç hissedemedim. Ancak, bu dava sürecinde babamla yakinligim artti ve son zamanlarda beni sevdigini düsünüyorum.
Büyükanne ve büyükbaba ile yasamak beni yetiskin biri gibi yapti hep. Çocuklugumu yasadigimi hatirlayamiyorum. Bir yandan hep kendimi büyük gibi hissettim; diger yandan, bir yanim (belki de en çok duygu dünyam) sanki hep çocuk kaldi.
Mizaç olarak uysal ve büyüklerinin her dedigini yapan birisiyim. "Yapamam" deme gibi bir sansim yok; istemesem de yaparim. Benden, arzu etmedigim bir sey de istenmis olsa, hayir diyemem; nefret ede ede yaparim. Öyle yetistirildim.
Çocuklugumda belli zamanlari anne ve babamin yaninda geçirmek zorundaydim. Bu benim istemedigim ve mutsuz oldugum durumdu. Çünkü onlar hep kavga ederdi. Sürekli tartisir, itisirlerdi. Annem çogu zaman eline geçen ne olursa babama firlatirdi. Evde bir kenari kirik olmayan tava yoktu.
Çocuklugumdan beri evimizde tanik oldugum manzara beni hep korkutur, tedirgin eder, derinden üzerdi. Bagirti, hakaret, itisme, kalkisma, firlatma...
Elimden bir sey gelmedigi için köseme çekilir, korku ve endiseyle sakinlesmelerini beklerdim.
En çok annem olmak üzere, anne - babam birbirlerine çok agir sözler söylüyorlardi. Annemin sözleri agza alinacak gibi degildi. Benim asla anlamayacagim bir sekilde, babamdan nefret ediyordu. Bazen de babama olan öfkesini bana kusuyordu. Babama ve bana kendimi bildim bileli hep küfürlü konusurdu. Annem ayni zamanda bir laf cambaziydi.
Onunla kimse bas edemezdi. C.I.A. saflarinda psikolojik iskenceci olarak çalismaliydi. Tüm yikici özelliklerini babamin ve benim üzerimde denemekten hoslaniyordu. Ben, bu yüzden hep psikolojik aci çekerek büyüdüm. Baska insanlar onu sirin ve sempatik bilsin diye, gayret gösterirdi. Evinde farkli, disarida çok farkliydi. Onun gerçek yüzünü babam ve ben bilebilirdik ancak.
Evimizde sürekli bir savas hali vardi. Evde esyalarin havada uçusmasi ve tabaklarin kirilmasindan çok, küfür dolu sözler beni ürkütürdü. Her sey benim yanimda oluyordu. Çocuktum ve olan bitenlerden çok korkuyordum. Ben hayatin öyle olduguna karar vermistim artik. Çünkü annem de babam da benim gibi, evlerinin tek çocuklariydi. Amcam, teyzem, halam, dayim olmadigi için baska aileler nasildir, hiçbir zaman bilemedim.
Benim kendi dünyam, annemin babamin ayri ayri kendi dünyalari vardi. Ancak en anlamadigim sey, annemin iki ayri kisilik sergilemesiydi. Babamla savas halinde iken, o sirada telefonu çalsa, arayan kisiyle gayet nazik, sicak, samimi bir sekilde konusabilirdi. Böyle davranmasi beni hem çok sasirtir, hem de deli ederdi. O iyi yüzünü neden bize göstermiyordu, anlamiyordum.
2004 yilinda annem, babam kendi aralarinda bosanma karari almislardi. Bir gün beni aralarinda oturtup ayrilma kararlarini birlikte açikladilar. Hallerinden üzülecegimi, yikilacagimi sandiklari belliydi. Oysa, bu karari duymak beni çok sevindirmisti. Artik birbirlerini kirip dökmeyecekleri için mutluydum. Keske böyle bir karari çok önceden almis olsalardi.
Ayrilik sürecinde anladim ki, annem blöf yapmis. Bir geri dönüs de olamadi. Ayrildiklarindan iki yil sonra 2006'da babam baska bir kadinla evlendi. Ayrilik ve sonrasi durum annemi daha da asabilestirdi. Artik tüm öfkesini bana kusuyor; nefes almam bile sorun oluyordu. Kullandigi kötü ifadelerinin dozunun artmasi, çirkin sözlerinin daha da agirlasmasi beni giderek boguyordu. Ruhum aciyor, gözüm karariyordu onun yaninda. Benim agzima alamayacagim ama olaydan sonra kismen basinda yer alan alçaltici sözleri, kisiligimi yerle bir ediyordu; dayanamiyordum.
Sonra o kötü olay oldu...
Ne tuhaftir ki, ilk günler cezaevi bana cennet gibi geldi. Kendimi, hiç olmadigim kadar özgür hissettim. Rahatladigim, zincirlerimden kurtuldugum duygusunu yasadim. Ben içimden geleni söylüyorum. Bunlari anlamanizi beklemiyorum. Kimsenin anlayacagini da sanmiyorum.
Ben tek çocuktum ve her seye tek basina katlanmak zorundaydim. Duygularimi, düsüncelerimi, zorluklarimi, acilarimi paylasacak birileri olsaydi, belki o denli bunalmaz, zorlanmaz, bogulmazdim.
Bilmiyorum. Anlatamiyorum. Egitim adina, ders adina, bilim adina bir yerlere ve birilerine yarari olacaksa, bütün bunlari ve daha fazlasini yazmak, sizin çalismalariniz yoluyla toplumla paylasmak isterim.
Geri dönüp baktigimda sunu görüyorum; annem, babam, bana ihtiyacim olan sevgiyi hiçbir zaman vermediler. Ben de onlari sevmedim. Onlarin beni sevdiklerine de hiçbir zaman inanmadim...
* * * * * *
Yaziyi okurken altini çizdigim cümleleri kalin harflerle yazdim. Anne baba evi nasil bir cehenneme çevirmisse, Basak AYDINTUĐ cezaevine girince, "Cezaevi bana cennet gibi geldi!" diyor.
Bu aci olaydan çikartilacak çok ders var. Anne babasinin yaninda mutlu olamayan çocuklar, ya kendilerini mutsuz edenlerden intikam aliyor, ya da mutlu olabileceklerini düsündükleri mekana gidiyor. Gitmek zorunda kaliyor.
Sizin eviniz, çocuklariniz için cennetten bir bahçe mi, cehennem çukuru mu?


-- 
Av.Dr. Özcan Günergök
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder